SAĞLIKTA HAKARET SUÇU

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hakaret” başlıklı 125. Maddesi;

Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. Hakaret suçunun;

a)Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı;
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.”

Günümüz demokrasilerinde; istisnalar dışında, geniş bir yelpazeyle düşünceyi açıklama korunmakta ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmek suretiyle özgürlüğün sağladığı haklardan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır. Ancak, küfür,iftira, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise “düşünce özgürlüğü” bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.

HAKARET fiilinin cezalandırılmasıyla korunan Hukuki Değer; kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup; zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.

Kamu Görevlileri veya Sivil Vatandaş’a yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Yargıtay Kararları’na Göre; “Terbiyesiz!” “Sen ne biçim doktorsun, bir çocuğu tedavi edemiyorsun, bir şey bilmeyen doktorları Acil’de çalıştırıyorlar.” “Senin gibi doktorun Allah belasını versin.” “Sen benim paramla burada çalışıyorsun, Artist art cevap verme!” “Siz hastaya bakmıyorsunuz, ne biçim doktorsunuz? aldığınız para haram olsun.” “Sen nasıl doktorsun? Pratisyen Hekim’sin, sen ne biliyorsun kaç yıllık “Sabah karıma ve çocuğuma bakmamışsın, şimdi ağlıyor, ne biçim doktorsun, Ukala!” “Ben personelim, eşimle ilgileneceksin, ben başhekimi ve rektörü tanırım, beni herkes tanır, hakkında gereğini yapacağım, iletişim beceriksizliğini çözeceğim. “sizi buraya gönderenlerin Allah belasını versin, ben bu hastaneye yardım ettim, ” “Sen ne biçim doktorsun? senin yüzünden hasta mı olacağız, senin dinin, imanın yok mu?” şeklindeki sözlerin muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu; dolayısıyla Hakaret Suçu’nun unsurları itibari ile oluşmadığı …(Yargıtay)

Mağdur Doktor’un sanığa; “Şimdi söyle derdini!”, “Çıkın dışarı!”, “Çık dışarı, öğleden sonra gel!”, , “Anlaman kıt mı?”, , “Çık dışarı lan!”, “Neticeye gel, Rapor mu istiyorsun?” , “Siz ne biçim hastasınız? kullandığınız ilaçları dahi bilmiyorsunuz!” şeklinde ifadelerin kullanıldığının iddia edildiği durumlarda; Sanık hakkında, TCK.’nın 129. Maddesi’nde düzenlenen “Haksız Tahrik” hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekmektedir.
TCK’nın 125/4. Maddesi’nde ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen aleniyetin gerçekleşmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaret’in belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekmesi karşısında; Hastane Doktor Odası’nda gerçekleşen Hakaret eyleminde aleniyet unsurunun ne şekilde oluştuğu açıklanıp tartışılmadan, yetersiz gerekçe ile TCK’nın 125/4. Maddesi’nin uygulanması Kanun’a aykırıdır. Suçun işlendiği kabul edilen yerin Hastane’nin Acil Servis’inin hangi bölümünün olduğu ve aleniyet unsurunun ne şekilde gerçekleştiği tartışılmalıdır.

TCK.’nun 43. Maddesi’nin 2. fıkrası; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun’un 43/1. Maddesi’ne göre artırılacağı öngörülmüştür. Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir.

Hakaret Suçu’nun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için; Hakaret’in mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile; objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında; failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir. Aksine, şekli bir yorum ve bakış açısıyla bu bütünlük görmezlikten gelinerek, her bir mağdura yönelik hareketin bağımsız birer fiili oluşturduğunun kabul edilmesi ve gerçek içtima hükümlerinin uygulanması halinde, cezalandırmada adaletsizliğe yol açılacağı gibi “fiilin hukuki anlamda tekliği” prensibine de aykırı davranılmış olacaktır.

Sanığın katılan …’ya hitaben hakaret içerikli sözler söylediği, akabinde olaya müdahale eden katılanlar … ile …’e hitaben de hakaret içerikli sözler söylediğinin anlaşılması karşısında, aynı suç işleme kararı doğrultusunda birbirlerinin devamı niteliğindeki eylemleri nedeniyle tek bir hakaret hükmü kurulup birden fazla katılana yönelik olduğundan TCK’nın 43/2. Maddesi’nin uygulanması gerekmektedir. Sanığın, Hastane Acil Servisi’nde görevli doktorlara hitaben “Nerde bu a… koyduğumun doktoru” diyerek hakarette bulunması üzerine sanığı uyaran olay günü görevli Şube Müdürü müşteki …’a hitaben de “Sen kimsin? küfrümün aynısı sana da geçerli” şeklinde hakarette bulunduğunun anlaşılması karşısında, İddianame’de anlatılan ve Mahkeme’ce kabul edilen eylemlerinin bir bütün olarak tek suçu oluşturması nedeniyle, TCK’nın 43. Maddesi hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

TCK.’nın “Hakaret” başlıklı 125. Maddesi’nde; “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi; 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az 3 kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır. “Hakaret Suçu”, mağdurun olmadığı veya mağdurun doğrudan vakıf olamayacağı bir şekilde işlendiğinde; “Gıyapta Hakaret Suçu” oluşmaktadır.
Ancak gıyapta hakaret suçunun cezalandırılması için; failin mağdur dışında toplu veya dağınık en az 3 Kişi’yle ihtilat ederek bu suçu işlemesi gerekmektedir. Suçun faili, ihtilatı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. İhtilat; kişilerle birebir görüşerek gerçekleşebileceği gibi, 3 veya daha fazla kişiye mektup göndermek, telefon etmek, SMS veya e-mail göndermek suretiyle de gerçekleştirilebilir. Ancak ihtilat unsurunun gerçekleşmesi için, failin sözleri en az 3 Kişi’nin duyabileceği bir ortamda ve şekilde söylemesi yeterli olmayıp, muhatapların bizzat anlamaları ve vakıf olmaları lazımdır.

Doktor ve hakaretle ilgili Yargıtay Kararları;
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2019/9333 E., 2020/2136 K., 04.02.2020 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2018/5921 E., 2019/10345 K., 11.06.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2019/1843 E., 2019/10093 K., 30.05.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2017/1669 E., 2019/15519 K., 05.11.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2018/7644 E., 2020/909 K., 15.01.2020 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2019/3721 E., 2019/10245 K., 10.06.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2019/3704 E., 2019/11268 K., 26.09.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2018/1505 E., 2019/12270 K., 16.09.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2016/3417 E., 2018/2699 K., 26.02.2018 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2016/13447 E., 2018/14286 K., 05.11.2018 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2016/2571 E., 2018/2061 K., 19.02.2018 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2016/9766 E., 2018/12176 K., 02.10.2018 T.
Yargıtay (4.) Ceza Dairesi, 2019/7746 E., 2020/3330 K., 17.02.2020 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2016/5624 E., 2018/2008 K., 19.02.2018 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2019/3589 E., 2019/14929 K., 22.10.2019 T.
Yargıtay (4.) Ceza Dairesi, 2015/8540 E., 2019/10597 K.,11.06.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2017/1619 E., 2019/5563 K.,21.03.2019 T.
Yargıtay (4.) Ceza Dairesi, 2018/6391 E., 2018/19805 K.,15.11.2018 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2016/14013 E., 2018/13548 K.,23.10.2018 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2016/9766 E., 2018/12176 K.,02.10.2018 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2019/8954 E., 2020/4534 K.,18.02.2020 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2019/8117 E., 2020/2018 K.,03.02.2020 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi,2017/1082 E.,2019/12256 K.,16.09.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2017/3992 E., 2019/8024 K.,30.04.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2017/588 E., 2019/14550 K.,16.10.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2017/2463 E., 2019/4725 K.,11.03.2019 T.
Yargıtay (18.) Ceza Dairesi, 2017/5694 E., 2019/9957 K.,29.05.2019 T.

Alpertunga Budak
Avukat
Alpertunga Budak Hukuk & Danışmanlık Bürosu

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir