Ceza hukuku;
1) Maddi ceza hukuku,
2) Ceza muhakemesi hukuku,
3) Ceza infaz hukuku olmak üzere üç alt disiplinden ibarettir.
Ceza hukuku; suç teşkil eden bir haksızlığın varlığından söz edilebilmesi ve dolayısıyla bir kişi hakkında işlemiş olduğu bir haksızlıktan dolayı ceza hukuku yaptırımı uygulanabilmesi için gerekli şartların oluşup, oluşmadığı ile ilgilenen bir hukuk dalıdır.
Suç, norm ile korunan hukuki menfaatin ihlali niteliğini taşıyan haksızlık teşkil eden fiildir.
Suçu oluşturan temel unsurlar; kanuni unsur(tipiklik), maddi unsur( hareket-fiil), hukuka aykırılık unsuru, ve manevi unsurdur. Suç şüphelisinin savunma hakkı içerisinde; suçu işlemediğini, işlese dahi kişisel cezasızlık-meşru müdafaa-zorunluluk hali gibi kaldırıcı-azaltıcı veya hafifletici gerekçeler olduğunu belirtebilme hakkı vardır. İddia ve yargılama bakımından bir suçun oluşabilmesi için kanunda yer alan tanıma uygun olması , maddi ve manevi unsurları ( fiil-delil-kast-taksir) bulunması gerekir.
Ceza yargılamasında; iddia, savunma, yargılama üç ana unsurdur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile suçlar arasındaki “cürüm” ve “kabahat” ayırımı kaldırılmış, bir suç türü olarak kabahatler bu kanun kapsamından çıkarılmıştır. Kabahatler, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile ayrıca düzenlenerek, teorik ve sistematik bir temele oturtulmuştur. Kabahatler Kanunu’ nun 2’ nci maddesinde;”kabahat deyiminden kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılır” demektedir.
TCK’ nun 20’ nci maddesi;”Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır” der.
Ceza davaları; Ağır ceza Mahkemeleri, Sulh ceza hakimliği, Asliye Ceza Mahkemeleri’ nde görümektedir. Ancak, özel kanunlarda da suç-ceza ve yaptırımlar işlenmiştir.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla birlikte, 5235 sayılı Kanun’ un 12’ nci maddesi uyarınca düzenlenen suçlara bakmakla görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir. Ağır ceza mahkemelerinde görülen suçlar sıklıkla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’ ncü maddesinde düzenlenen ve “katalog suçlar” olarak tanımlanan suçları kapsaması nedeniyle tutukluluk halleri yoğundur ve tutukluluk halleri üç yıla kadar uzatılabilmektedir. Tutuklama kararı, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular ve sanığın kaçma şüphesi, delilleri yok etme veya değiştirme, tanık ve mağdur üzerinde baskı kurulması hallerini oluşturan “tutuklm nedeninin varlığı” halinde verilebilmektedir. Utuklama şartları oluşsa da tutuklama mecburi olmayıp, zorunlu hallerde başvurulması gereken bir tedbirdir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşme’ sinin 5’ nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca da, suçun önlenmesi, kaçma ve suç işleme şüphesi şartları haricinde tutuklama kararı verilebilmesi mümkün değildir. Soruşturma ya da kovuşturma aşamalarında, yargılamanın esasına girmeksizin “yalnızca tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunun ispatı halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’ nun 109’ ncu maddesinde öngörülen “adli kontrol kurumu” nun uygulanmasını sağlamak suretiyle “tahliye kararı” almak mümkündür. Burada avukat bilgi ve becerisi çok önemlidir.
Soruşturma evresinde; gözaltı işlemi, aramalar( üst, eşya,konut,işyeri), iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, teknik araçlarla izleme, emniyet ve savcılık ifadeleri, savunma delillerinin toplanması, teşhis işlemleri, bilirkişi atanması ve diğer usül işlemler, Cumhuriyet Savcısının yeterli şüphe kanaatine ulaşarak iddianame hazırlamasını belirlerler. Bu aşamalarda yeterince aranmayan hak, şüpheliyi sanık yapar ve geri dönüş zordur. Bu yüzden bu safhada özellikle avukatın maddi gerçeği belirleyecek delilleri sağlamada rolü büyüktür. Erken ve zamanında aranmayan hak arzu edilen şekilde tecelli etmeyebilir. Mağdur açısından da bu böyledir. Anayasa’ nın 38 nci maddesi’ ne göre” hiç kimse kendisini ve yakınlarını suçlayan bir veyanda bulunmaya ve delil göstermeye zorlanamaz. İfade özgür iradeyle verilmezse, hakkın kaybına hayati derecede etki eder. Bu yüzden derhal savunma hakkını talep ile muhtemel hukuka aykırılıkların önlenmesi ve adil yargılama hakkının tecellisi için “avukat devreye sokulma iradesi” kullanılabilmelidir.
Ceza Kanununda tanımlanmış olan; hayata karşı suçlar (kasten adam öldürme, taksirle adam öldürme, insan ticareti), vücut dokunulmazlığına karşı suçlar (kasten yaralama, taksirle yaralama), Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar (cinsel saldırı, cinsel taciz,cinsel istismar), hürriyete karşı suçlar (tehdit, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, konut dokunulmazlığının ihlali), şerefe karşı suçlar (hakaret), özel hayata karşı suçlar (özel hayatın gizliliğinin ihlali), mal varlığına karşı suçlar (hırsızlık, kullanma hırsızlığı, yağma (gasp), mala zarar verme,güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık), kamunun sağlığına karşı suçlar (uyuşturucu suçları ), kamu güvenine karşı suçlar (parada sahtecilik, mühürde sahtecilik, özel belgede sahtecilik), genel ahlaka karşı suçlar (müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama), Bilişim alanında suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar hukuk bürosu olarak hizmet verdiğimiz konulardır.
Kişisel verilerin Korunması ve buna karşı işlenen suçlar, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu nun 17 nci maddesinde, kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından Türk Ceza Kanunu’ nun 135 ila 140 ncı maddelerine atıfta bulunmaktadır. Bu nedenle bu konuyla ilgili de özel çalışmalarımız mevcuttur.
Alpertunga Budak
Avukat
Alpertunga Budak Hukuk & Danışmanlık Bürosu