KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU UYGULAMALARI

Karayolları Trafik Kanunu’ nun uygulanması için, kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmez. Karayolu ile bağlantısı olan, kara yolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de kaza, kara yolunda meydana gelmiş kabul edilir. Davaya konu trafik kazasının meydana geldiği fabrika sahası 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, m. 2/a gereğince karayolu ile bağlantılıdır; bu yere özel izinle girilmesi, özel güvenliği olması  KTK m.2’ nin uygulanmasına engel değildir ve kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerden olduğundan somut olaya Karayolları Trafik Kanunu uygulanır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı;

“Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.12.2008 gün ve 2007/823 E.,2008/678 K., sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17.09.2009 gün ve 3190/5570 E. –K. sayılı ilamıyla;

(…Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirkete kasko sigortalı araçta meydana gelen 9.128,52.-Tl. hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini belirterek bu meblağın ödeme tarihinden işleyecek ticari faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiş; 11.07.2008 tarihli dilekçesiyle davalı M..Ş.. hakkındaki davayı müracaata bıraktığını beyan etmiştir.

Davalı Y…San.Ltd.Şti. vekili, 2918 sayılı KTK’ nun karayolunda uygulanacağını, olayın meydana geldiği mahallin kara yolu olmadığını bu nedenle genel hükümlerin uygulanamayacağını, haksız fiil hükümleri gereğince 1 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, kusur, hasarı kabul etmediğini belirterek davanın B…Sig. A.Ş. ‘ ne ihbarını ve davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme’ ce,  zamanaşımı definin kabulü ile TBK m. 72 gereğince davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

  1. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
  2. Dava TTK’ nun 1301 nci maddesinden kaynaklanan rücuen tazminat davasıdır. 2918 sayılı KTK’ nun 2. maddesinde”bu kanun, kara yollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa,; kara yolu dışındaki alanlardan kamuya açık alanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında kara yolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de bu kanun hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davaya konu trafik kazasının meydana geldiği fabrika sahasının 2918 sayılı KTK’ nun 2/a maddesi gereğince kara yolu ile bağlantısının olmasına, özel izinle girilmesinin, özel güvenliğinin olmasının KTK’nun 2 nci maddesinin uygulanmasına engel bulunmamasına göre işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR: Dava, 6762 sayılı Türk Ticaret kanunu’ nun 1301. maddesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ ce yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu trafik kazasının meydana geldiği fabrika yükleme sahasının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’ nun 2/a maddesi gereğince kara yolu sayılıp sayılmayacağı ; varılacak sonuca göre eldeki davanın yasal zamanaşımı süresinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar vardır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’ nun : “Amaç” başlıklı 1 nci maddesinde;” Bu Kanun’ un amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir.” “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde:”Bu  Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar. Bu Kanun, kara yollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa;

  1. a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile,
  2. b) “Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümleri uygulanır“ hükümleri yer almaktadır. Aynı Kanun’ un “Tanımlar” başlıklı 3 ncü maddesinde bu Kanun’ da kullanılan terimlerin tanımları düzenlenmiş; diğer tanımlar yanında; Trafik”Yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleridir”; Karayolu “Trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır”; Karayolu yapısı “Karayolunun kendisi ile karayolunun üstünde, yanında, altında veya yukarısındaki; ada, ayırıcı, otokorkuluk, istinad duvarı, köprü, tünel, menfez ve benzeri yapılardır.”; Park yeri “Araçların park etmesi için kullanılan açık veya kapalı alanlardır.”;Karayolu üzeri park yeri”Taşıt yolundaki veya buna bitişik alanlardaki park yeridir.”;Karayolu dışı park yeri”Karayolu sınır çizgisi dışında olan ve bir geçiş yolu veya servis yolu ile taşıt yoluna bağlanan park yeridir.”;Durak”Kamu hizmeti yapan yolcu taşıtlarının yolcu veya hizmetlileri bindirmek, indirmek için durakladıkları işaretlerle belirlenmiş yerdir.”Garaj”Araçların, genellikle uzun süre durmaları için kullanılan bakım ve servisinin de yapılabileceği kapalı veya açık olan yerlerdir.”;Terminal”İnsan veya eşya taşımalarında, araçların indirme, bindirme, yükleme, boşaltma, aktarma yaptıkları ve ayrıca bilet satışı ile bekleme, haberleşme, şehir ulaşımı ve benzeri hizmetlerin de sağlandığı yerdir.”;Sevis istasyonu”Araçların bakım, onarım ve servislerinin yapıldığı açık veya kapalı yerdir.”;Akaryakıt istasyonu”Araçların esas itibarıyla akaryakıt, yağ ve basınçlı hava gibi ihtiyaçlarının sağlandığı yerdir.”;Muayene istasyonu”Araçların niteliklerini tespit ve kontrol edebilecek cihaz ve personeli bulunan ve teknik kontrolü yapılan yerdir.”;Trafik kazası”Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olaydır.”şeklinde tanımlanmıştır.

Zamanaşımı”başlıklı 109 ncu maddede de:”Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş olur. Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır” düzenlemesi yer almaktadır.

Bütün bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde görülmektedir ki; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu(KTK)’ nun 2 nci maddesinde hiçbir ayrık durum gösterilmeden kural olarak; bu Kanun’ un, karayollarında meydana gelen trafik olaylarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirgindir.

Diğer bir deyişle, kamunun yararlandığı tüm yollar kara yolu tanımı içindedir; köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur. Karayolunun sınırı, kamulaştırılmış, kamuya terk ve tahsis edilmiş karayolunda özel mülkle olan sınır çizgisine kadardır. Karayolu dışındaki alanların yalnız trafik için faydalanılan yerlerden olması gerekmez; kamuya açık olması yeterlidir. Ancak, bunun dışında sayılan(park,bahçe gibi9 yerlerde gerçekleşen zararlarda işletenin KTK’ nun 85/1 nci maddesine göre sorumlu olabilmesi için bu yerlerden taşıt trafiği için faydalanılması gerekir. Trafiğe kamu yönetimince izn verilip verilmemesi önemli olmamalı, karayolunda olduğu gibi, gelip gitme amacıyla kullanılmış olması yeterli sayılmalıdır. (Çetin Aşçıoğlu,Trafik Kazalarından Doğan Hukuk ve Ceza Sorumlulukları, 2. Bası, Ankara 2008, s.58,59)

Karayolunun taşıt trafiğine açık veya kapalı olmasının önemi yoktur; ayrıca Kanun’ un uygulanması için, karayolu olarak kabul edilen yerlerin zeminin asfalt, beton veya toprak olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Karayolu Trafik Kanunu, kural olarak, karayollarında ve Kanun’ un ikinci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yerlerde uygulanacaktır. Örneğin, deniz ve göllerdeki araba vapurlarında, gerek kontrollü, gerek kontrolsüz hemzemin geçitlerde, bir kamu kurumunun araçlara ayrılan park yeri veya bahçesinde, iki kara parçasını birbirine bağlayan köprülerde, bir işyerinin, otelin veya okulun park yerlerinde, hava alanlarının uçak pistleri dışında kalan ve motorlu araçların kullanılması için ayrılan yerlerde, otobanlarla, otobanların gişelerinde, otobüs terminalleri gibi yerlerde meydana gelen kazalarda Karayolları Trafik Kanunu uygulanacaktır. (A.H.-E.G., Karayolları Trafik Kanununa Göre Hukuki Sorumluluk, Ankara 1999, s.19).

Diğer taraftan KTK’ nun 109/4 ncü maddesi hükmüne göre de; motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zaman aşımına uğrayacaktır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Davacının sigortalısı araç, fabrikanın ambar kısmında yükleme yaptığı sırada, davalı şirkete ait aracın çarpması sonucu hasarlanmış; sigorta bedeli dava dışı sigortalıya ödendikten sonra davacı ödediği bu bedelin rücuen tahsilini talep etmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’ nun uygulanması için kazanın mutlaka kara yolunda meydana gelmesi gerekmemekte, karayolu ile bağlantısı olan karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de kara yolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. Davaya konu trafik kazasının meydana geldiği fabrika sahasının da 2918 sayılı KTK’ nun 2/a maddesi gereğince karayolu ile bağlantısının olmasına; özel izinle girilmesinin, özel güvenliğinin olmasının KTK’ nun 2 nci maddesinin uygulanmasına engel bulunmamasına göre, kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerdendir ve Karayolları Trafik Kanunu uygulanır.

Öte yandan yukarıda da açıklandığı üzere motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirine karşı rücu hakları zararı ve faili öğrenmeden itibaren 2 yıl olarak öngörülmüş olup; zrar 27.11.2006 tarihinde öğrenilmiş ve dava 10.12.20097 tarihinde açılmıştır. Fail de olayın başından itibaren belirli olduğundan KTK’ nun 109/4 ncü maddesinde öngörülen zaman aşımı süresi de dolmamıştır.

Sonuç olarak, mahkemece, kazanın meydana geldiği fabrikanın ambar bölümünün, yükleme ve boşaltmanın yapıldığı yerlerden olup, KTK’ na göre karayolu sayılan yerlerden olduğu; bu nedenle KTK’ nun 109/4 ncü maddesinde yer alan zamanaşımı süresinin göz önüne alınması gerektiği; bu hükme göe de zamanaşımı süresini dolmadan davanın açıldığı göz ardı edilerek, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hal böyle olunca,; aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’ nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HMuk’ nun 429 ncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.09.2011 gününde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.”

(Y. HGK E.2011/17-499,K:2011/557 T:28.09.2011)

Bu içtihat emsal olarak benzer davalarda kulanılmaktadır.

Av.Alpertunga Budak
Alpertunga Budak Hukuk & Danışmanlık Bürosu